80 ihtilalinden altı yıl sonra bir zemheri ayının onuncu günü okumamış bir ananın ve okumamış bir babanın beşinci erkek çocuğu olarak Anadolu’nun herhangi bir ilinin herhangi bir köyünde dünyaya gelmişim. Doğumumun sıradan bir hadise olduğunu daha o zaman anlamışlar. . Belki diğer erkek çocuklarından tek farkım anne sütü ile biraz daha uzun süre beslenmem olmuştur. Zira bunun da belirginliğini bir ömür üzerimden atabilmiş değilim. Gürbüz bir oğlan (yazın bunu aşağıda lazım olacak).
İki yaşımda Ankara’ya göç etmişiz, akabinde de büyükşehir macerası… Hep anlattığım o küçük yerde yetişmiş olmanın verdiği mahcubiyeti, kendi kendine yeterliği hiçbir zaman taşıyamadım o yüzden. Büyükşehir insanının yaşadığı o doymama hissi, yetmeme hissi bu yaşıma kadar hep sırtımda bir kambur oldu.
Gürbüzdüm demiştim. 6 yaşımdayken boydan ve kilodan tuttuğum için ilkokula seve seve kabul etmişler beni. Hoş, eğitim hayatım boyunca hep benden bir yaş büyük sınıf arkadaşlarım oldu ve ben hep bu mahcubiyeti hissettim ama üniversite bittikten sonraki atanamama dönemi bu aradaki yaş farkını tolere ettim ve eşitlendik diyelim.
İlkokulun ilk senesini Ankara, Keçiören’deki Bağlarbaşı İlkokulu‘nda (Şimdiki adı Melek Özen.) okudum. İkinci seneden ortaokul son sınıfa kadar (henüz ilkokul ve ortaokul birleşmemiş iken.) Tarhuncu Ahmet Paşa İlköğretim Okulu‘nda okudum. İlk ve ortaokul kariyerim boyunca yoksul bir ailede yetişmenin verdiği sessiz, içine kapanık, mahçup eda ve biraz da olsa ders başarım karneme daima teşekkür – taktir olarak yansıdı. Tâ ki ergenliğin verdiği o bohem döneme geçene kadar.
Ergenliğimi yine Keçiören’deki Fatih Sultan Mehmet Lisesi’nde (Şu an İmam Hatip olmuş.) geçirdim. Geçirdim deyişim Türkçeyi iyi bildiğimi düşünmemdendir. Zira okudum diyemiyorum çünkü pek parlak bir lise eğitimi hayatım olmadı. Onun yerine gittik, geldik diyelim.
Liseden mezun olduktan sonra babadan miras kalacak bir şeylerin olmaması, baba mesleği dediğimiz bir meslekten söz edilmemesi bizi üniversite sınavına yöneltti. Çünkü tek çıkar yolum buydu.
Dershaneye giderken yazdığım ufak bir öyküden dolayı edebiyat bölümünü istemiş, oraya gidip şiirler, hikâyeler yazacağımı hayal etmiş ve düşmüştüm Kırıkkale Üniversitesi’nin yollarına. Yazdık mı, yazmadık. Yazmamak bir yana bendeki bu hayal kırıklığı ve bir yandan da okurken çalışmak düşüncesi Benjamin Button gibi hep geriye götürdü beni.
Üniversite hayatım tüm üniversitelilerinki gibi oldukça renkli ve bir o kadar da çabuk geçti. Okuduğum 4,5 senelik zaman diliminde çeşitli faaliyetler gerçekleştirdim. Her sene sınıfça düzenlediğimiz piknikler, geziler, şiir dinletileri… Kırıkkale Belediyesi‘ne, valiliğe ve özel bir iki tiyatroya ait oyunlarda etkin bir şekilde rol aldım.
Sonuç: 2007’de bütün arkadaşlar mezun olurken ben 2008’in dönem ortasında mezun oldum. Oldum mu, oldum.
2007’nin Haziran’ından 2010’un Aralık ayına kadar yaptığım şeyler o kadar karışık ki. Hep aynı anda birkaç farklı şeyle ilgilendiğim için ve zamanı birçok şeye dağıttığım için bir kronoloji bile yapamıyorum. Ama yine de kısaca özetlemek gerekirse bir dönem bilgisayar işleri, bir dönem ücretli öğretmenlik, bir dönem KPSS kursu, tezli yüksek lisans ve bir dönem de Elazığ Fırat Üniversitesi’nde pedagojik formasyon eğitimi.
2009 ‘u ve 2010’u KPSS hazırlıkları ile ve Elazığ Fırat Üniversitesi’nde formasyon eğitimi alarak geçirdikten sonra hayatım her anlamda daha güzel bir seyre girdi.
Nitekim 2010 Aralık ayı itibariyle Gerede Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi’ne Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni olarak atandım. Aynı yılın temmuz ayında biricik eşim ile nişanlandım, aralık ayında ise resmî nikah kıyarak soyismimi kendisine verdim. 2012 Şubat ayından itibaren Ankara, Keçiören Anadolu Lisesi‘nde görev yapmaktayım. 2014 Şubat ayında TSK‘nın şahsım adına verdiği ani bir kararla askerlik hizmetimi yapmak üzere Yavru Vatan‘a intikal ettim Yavru Vatan‘da tamamladım.
Bir yandan da Kırıkkale Üniversitesi, Yeni Türk Edebiyatı anabilim dalında tezli yüksek lisans yapmaktayım ve boş kaldıkça tez hazırlamaktayım.
9 Mart 2015’te evlilikten sonra ömrümün ikinci güzel hadisesi olan biricik kızımı 3 kilo 905 kg olarak kucağıma aldım.
Bugün edebiyat öğretmenliği yapıyor olsam da hayata yönelik arayışımı hiç bırakmadım. Öğretmenliğim ile birlikte kendimi daha güzel bir yerde görebilme hayalimi hiçbir zaman yitirmedim. Bunun için de sık sık hayal kurar, roman okur ve kişisel gelişim kitaplarını kurcalarım.
Yazar, çayı seven; evli ve bir kız, bir erkek çocuk babasıdır.