Yaşıyorum, Yorumluyorum

dua edin, isteyin, hayatınıza can verin

dua etmekHemen aklınızdan geçen o hin soruyu daha siz dillere dökmeden ben cevaplandırayım. Neden böyle bir başlık Kaan? Aslında pek bir amacım yok. Bu yazıdaki maksatı hasılım “dua etmek, istemek” hususunda bir şeyler söylemek olsa da bu tarz bir başlığın güncelliğini kullanarak dikkat çekmek istedim. Her ne kadar kinayeli bir anlam taşısa da derinlere indiğinizde bu başlığın aslında tevriyeli, yani her anlamının da gerçek olduğunu göreceksiniz. Zira gerçekten de dua etmek insan hayatına can veren bir husustur.

Öncelikle bu adam son zamanlarda niye bu kadar dini içerikli yazılar yayınlıyor, ‘yoksa irticacı mı?!’ gibi asılsız sorularla kendinizi yememenizi istiyorum. Ben sadece içimden gelerek bir şeyler yazıyorum. Hepimiz her gün bir şeyleri düşünürüz, bir şeylerden dem vurur, bir şeylere sevinir ve bir şeylerin ihtiyacını hissederiz. Ama birçoğumuz,o sessiz çoğunluk, bunları anlatmayı pek sevmez. Ben ise o sesli azınlıkta yer alıyorum ve düşündüğüm, hissettiğim birçok şeyi yazma gereği duyuyorum.

“Vermek istemeseydi, istemek vermezdi.”

İlk önce bu eşsiz söz ile başlamak istiyorum. Sanırım bu söz dua etmenin boş olmadığını, gerçekten bir şeylere değdiğini bize çıplak gözle gösterebiliyor.

Safça ve basitçe düşünmek gerekiyor aslında. Ve bir de ucundan kıyısından ufak birkaç kıyasla işi çözümleyebiliriz zannımca. Çok kolay.

Takriben işe başlayana kadar biz kimin himayesindeyizdir? Ailemizin. İsteklerimizi kime söyleriz? Ailemize. Onlar bu isteklerimizi karşılamakla yükümlüler mi? Evet. Neden? Çünkü bizi dünyaya onlar getirdi. Biz onların himâyesindeyiz. O halde ufak bir kıyasla şu sorulara da cevap arayalım.

Biz kâlûbelâ’dan -var oluşumuzdan- beri kimin himâyesindeyiz? Allah’ın. İsteklerimizi kime söyleriz? Allah’a. Allah bu isteklerimizi karşılamakla yükümlü müdür? Evet. Neden? Çünkü bizi O yarattı. Biz O’nun kuluyuz. Şimdi yaptığımız kıyası biraz daha genişleterek bizim umutsuzluğa düştüğümüz ya da daha açık bir ifadeyle dualarımıza karşılık bulamadığımızı düşündüğümüz noktaları izah edelim.

Ailemize isteklerimizi bildiriyoruz. Onlar tüm isteklerimizi karşılıyorlar mı? Hayır. Bazen reddedebiliyorlar, erteleyebiliyorlar. Biz aklımızın ermediği için bazı şeyleri o an kestiremiyoruz. Misal küçük bir çocukken bakkala her gittiğimizde çikolata istiyoruz ve bunun için ağlayıp, sızlıyoruz. Eğer ki annemiz her seferinde o çikolatadan alırsa bize, mazallah 20 yaşından sonra çürük dişlerle gezmek zorunda kalırız, ya da yanımızda insülün taşımak zorunda. İşte biz o yaşta isteklerimizi ailemiz karşılamıyor diye düşünürken işin aslını göremiyoruz. Bize zarar geleceğini. İşte bizi yaratan Allah da dualarımıza anında cevap veriyor. Ama bazılarını bizim iyiliğimiz için reddediyor, bazılarını iste bir süre sonraya “erteliyor”. İşte biraz da Allah’ın kendi kelamından size ispatlar:

“Kullarım, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm. O halde, doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler. (Bakara Suresi, 186)”

“De ki: Duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi?…” (Furkan Suresi, 77)

“Bir şeyi istemek, ona nâil olmak (onu elde etmek) demektir; Zirâ Allahû Teâlâ kabul etmeyeceği duayı kuluna ettirmez.” İmamı Rabbani

Şimdi ettiğimiz her duanın kabul olduğunda hemfikir miyiz? Peki, şimdi gelelim bizim dünyevî dualarımıza. Bu aslında Allah’tan bir şeyleri istemeden önce bize düşenler.

Sebepler dairesinde dolaşmak

Allah bizden bir şey istememizi isterken sebepler dairesinde dolaşmamızı istiyor. Aslında meseleyi Peygamber Efendimiz (sav) etrafında değerlendirmek ve onun hayatından örnek alarak çıkarımda bulunmak gerekiyor.

Biliyorsunuz peygamberlerin hepsinin mucizeleri vardır. Bunun nedenlerini sorgulamaktan ziyade bu mucizelerin ortaya çıkış şekillerine dikkat çekmek istiyorum.

Peygamber efendimiz bir keresinde susuz kalan ordularının su ihtiyacını karşılamak için parmaklarından su akıtmıştır. Ancak parmaklarından su akıtmak için parmağını az bir suya batırmıştır. İşte parmağını az biraz suya batırması sebep dairesidir. Yine peygamber efendimizin besmele çekerek başladığı yemekler bereketlenmekte, az biraz yemekle herkes doymakta ve yemek olduğu gibi kalmaktadır. İşte burada da kapta biraz da olsun yemek vardır. İşte Allah, orada bize şunu göstermektedir. Peygamberlerin mucizelerinde dahi cuz’i de olsa bir sebep aramaktadır. Sebepler hasıl olunca onlara o mucizeleri lutfetmiştir. Gelelim bizim sebeplerimize…

Sınava çalışmayan birisinin sınavdan yüksek not almak için Allah’a yakarması sizce nafile değil midir? İşte o sınava çalışmak sebepler dairesinde gezmektir ve daha sonra sonucunun müspet olması için Allah’a yakarmak doğrudur.

Biz istediğimiz şeylerin, hayallerimizin etrafında dönmeliyiz. Bir işte çalışmak istiyorsak orada çalışmak için tüm vasıflara sahip olmaya çalışmalıyız. İşte bu da bir duadır. Bizim sonuçlar için oluşturduğumuz sebeplerin hepsi birer duadır.

Nihayetinde söylemek istediklerimi çok etkili olmasa da söylemiş oldum. Dua insanların en temel ihtiyaçlarından bir tanesidir. Yer gök dua üzerine kurulmuştur. Allah’tan her şeyi, ama her şeyi isteyebiliriz. Yeter ki samimi olalım.

Bizi Allah yarattığına göre, bize ondan başkasının faydası olmadığına göre Allah’tan bir şeyleri istemek sizce yüzsüzlük müdür? Ona el açıp istediğimiz her şeyi söylemeliyiz. Zira o zaten daha gönlümüzden dilimize geçmeden, hattâ daha isteklerimi gönlümüze düşmeden bilen değil mi?

Bol bol dua edelim arkadaşlar. Bol bol sebepleri oluşturmaya çalışalım ve sonuçlar için dua edelim. Birbirimiz için dua edelim. İsmen dua edelim. Bir insanın başkasına yaptığı dua daha makbuldür. Birbirimiz için güzellikler isteyelim.

Previous Post Next Post

You Might Also Like

9 Yorumlar

  • Reply Davudi 13 Eylül 2009 at 17:11

    Çok güzel bir yazı olmuş. Daha önce hasta-doktor örneğini duymuştum ama çocuk-ebeveyn örneğini ilk kez duyuyorum. Duanız olmasa ne ehemmiyetiniz var(Furkan 77) ayeti aslında dua olmadan bir hiç olduğumuzu gösteriyor. Allah gönlüne göre versin diyorum. Amin!

  • Reply Çilekli Süt 13 Eylül 2009 at 19:26

    Allah dualarımızı ve dualarınızı bize ve sevdiklerimize hayrı olacak şekilde kabul etsin inşallah (amin)

  • Reply İdris Cin 13 Eylül 2009 at 19:51

    Harika bir yazı olmuş. Kaleminize sağlık.

  • Reply Yakup Buğra 14 Eylül 2009 at 12:44

    Üstad’ın duam kabul olmuyor diyenlere cevabı 😉

    Meselâ, hasta bir çocuk çağırır: “Yâ hekim, bana bak.”

    Hekim “Lebbeyk,” der. “Ne istersin?” Cevap verir.

    Çocuk “Şu ilâcı ver bana” der.

    Hekim ise, ya aynen istediğini verir, yahut onun maslahatına binâen ondan daha iyisini verir, yahut hastalığına zarar olduğunu bilir, hiç vermez.

    İşte, Cenâb-ı Hak Hakîm-i Mutlak, hâzır, nâzır olduğu için, abdin duâsına cevap verir. Vahşet ve kimsesizlik dehşetini, huzûruyla ve cevabıyla ünsiyete çevirir. Fakat, insanın hevâperestâne ve heveskârâne tahakkümüyle değil, belki hikmet-i Rabbâniyenin iktizâsıyla, ya matlûbunu veya daha evlâsını verir veya hiç vermez.

  • Reply nietzsche: mutluluk için iman edin » Kaan Fakılı’nın Güncesi 14 Eylül 2009 at 17:13

    […] de kötünün arkasından iyi gelebiliyor. Bunu hiçbirimiz çıplak gözle göremiyoruz. Tıpkı şu yazımda bahsettiğim […]

  • Reply kerem akyol 23 Eylül 2009 at 00:42

    Ne güzel yazmışsınız…Allah dualarınızı kabul etsin.

  • Reply Aziz Mahmut GÜÇLÜ 22 Şubat 2010 at 23:54

    ESSELAMÜNALEYKÜM ALLAH RIZASI İÇİN BANA DUA EDİN BENDE ANKSİYETE BOZUKLUĞU VAR .

  • Reply H 07 Ağustos 2021 at 12:39

    Allahım sevdigime kavuşmak istiyorum daim benimle olmasını benimle evli olmasını istiyorum BIR TEK ALLAH ISTERSE OLUR tek istegim bu Allahim Hüseyin❤Hanim amin

  • Yorum yazabilirsiniz

    This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.