Uzun süre evvel birkaç günlükte görmüştüm bu filmi. Ancak afişinde adamın elinde silah falan olunca hoşlanmadığım filmlerdendir diyerek pek kaale almamıştım. Ancak bir iki arkadaşla filmler üzerinde sohbet ederken bana şiddetle önerdiği bu filmin öyle sıradan vurdulu kırdılı filmlerden olmadığını söyledi. Sanırım biraz benim sevdiğim psikolojik tarzda filmlerdenmiş. Ben de hemen indireyim dedim, attım listeye.
İki gece evvel izlemiştim bu filmi. Bir önyargı ile başladım ancak film gerçekten tüm önyargılarımı yıkmaya yetti. Şimdi aşağıda film hakkında biraz detaylı bilgi vereceğim. 🙂 E okuyunca filmi izlemiş kadar olacaksınız bende demesi. Ancak ben okusam da izlemek bana ayrı zevk verir derseniz buyurun devam edelim.
“I am Legend“ yani Türkçe adıyla “Ben Efsaneyim” 2007 yılında çekilmiş ve yönetmeni Francais Lawrence. Başrölünde ise bizim kaliteli oyunculardan Will Smith var. Zaten filmde genellikle pek insan yok. Will Smith‘in yani Dr. Robert Neville‘nin bir de köpeği var Sam adında o kadar. İkisinin maceraları. 🙂
Film bir şirketin kanserli insanlar üzerinde denediği bir ilacın virüs şeklinde ortalıkta yayılması ile başlıyor. Bu virüs insanların vahşileşmesine, insanlık vasıflarını terk etmesine neden oluyor. Valla zombi desen zombi değil, vampir desen o da değil. Kuduz gibi bir şeyler. Gündüz güneşe çıkamıyorlar ve evlerde karanlık yerlerde barınıyorlar. Geceleri ise dışarı çıkıp avlanıyorlar. Neyse bu virüs kan yolu ile ve hava yolu ile insanlara bulaşıyor. Virüs öyle yayılıyor ki, dünyadaki herkes bu virüsten kapıyor. Robert (Will Smith) ise ABD’de bir şehirde doktor yarbay. Onun vücudu yaptığı aşılar neticesinde bu virüse karşı bağışıklık kazanıyor. Gündüzleri dışarda gezerek şehirde sağ kalan birileri var mı diye arıyor geceleri ise evde duruyor.
Filmi sıradan yaratık (tam olarak ne olduklarını bilemediğim için yaratık diyorum) filmlerinden ayıran en önemli unsuru birazdan söyleyeceğim. Ancak bu unsurun dışında gerçekten ince düşünülmüş ayrıntılar var. Bu filmde yaratıklar diğer filmlerdekilere göre biraz zeki. Sadece kan kokusuna gitmiyorlar. Aynı zamanda yaşayan birisini daha gördüğünde onu günlerce takip edebiliyor ve ona tuzak kurabiliyorlar. Yani oldukça zekiler. İnsanlıklarına ait bazı özelliklerini hâlâ yitirmemişler. Yani tam bir canavar değil sizin anlayacağınız.
Gelelim en önemli unsura. 🙂 Film aslında bu yaratıkları pek konu edinmiyor. Yani yaratıklar filmin asıl konusunu ön plâna çıkarmak için, asıl konuyu vurgulamak için ortaya çıkarılmış bir ayrıntı diyelim. Filmin asıl konusu “yalnızlık”. Virüsün yayıldığı anda tüm insanlar bu virüsü kapıyor ya da bu virüsü kapan yaratıklara yem oluyor. Haliyle şehirde yaşayan kimse kalmıyor. Robert ise artık yalnızlık çekmeye başlıyor. Gidip cansız mankenlerle konuşacak duruma kadar götürüyor o işi. Bir de başına gelen üzücü bir olay onun bu yalnızlık duygusunu tetikliyor. Yalnızlığın insana neler yaptırabileceğini bu filmde rahatlıkla görebilirsiniz bence.
Merhaba, yazılarımı beğendiysen Instagram hesabımı takip ederek daha güncel paylaşımlarıma bakabilirsin. Kendinden bir şeyler bulacağına eminim.
6 Yorumlar
Üzücü olayda cidden üzülmüşdüm. Film “klas filmler” listeme giremese de kendisini izlettiren türdendi. Will Smith’in ayrı bir sempatisi var, hangi filmde oynasa izleyesim geliyor zaten.
Eklemeden edemeyeceğim, bu filmin bir de alternatif sonunu görmek lazım. Büyük bir sürpriz yok ancak Holivudcu stüdyo sahipleri daha fazla duygusallığın olduğu, Amerikalıların duygularını sömürecek bu sonu istemelerine şaşmamalı. Para, para, para 🙂
Alternatif son bence daha makul ve filmin hatimesi olarak daha uygunmuş.
Zaman “öldürmek” için bire bir filmlerden…
beğenerek izlediğim nadir filmlerden bitanesiydi ama sonunu izlmek nasip olmadı. Köpeği hastalanmıştı en son orda kaldım :s
Gerçekten cok güzel bir film. Filmde onu kurtaran kızla arasında bir konuşma geçiyor bob marley’den bahsediyor, orda onun bir sözünü söylüyor hastalanmış hasta halinde konsere çıkmış izleyicilerden birisi ona soruyor, neden hasta halinizle sahneye cıktınız Bob Marley cevap veriyor kötü insanlar zarar vermek için bir dakika bile beklemiyor…
Bu sahnesi beni çok etkiledi gerçekten. İzleyemeyenler izlesin diyorum sadece… Kaan Fakılı’ya teşekkürlerimi sunuyorum…
Filmdeki yaratıkların birden çıkması ödümü koparıyor.Özellikle köpeği sam’in arka sokağa girmesi
Ben köpek virüs kaptığında ağladım?
spoiler verdiysem özür dilerim