Son zamanlarda adını sıkça duyduğum üç filmden bir tanesi, Prison Break. Diğerleri de malum Lost ve Heroes. Bu sezonlu dizi izleme alışkanlığı bende birkaç ay önce Lost ile başladı. Alt yazılı film izlemeyi hiç sevmememe, nefret etmeme rağmen şu Lost‘u izleyim dedim. İzleyenlerin tavsiyeleri ve benim de o dönem İngilizce öğrenme isteğim beni Lost izlemeye itti. Şubat ayına kadar toplam 3 sezon yayınlanan Lost‘un tamamını bir çırpıda izledim bitirdim. Biraz fantastik bir kurgusunun olmasına rağmen bilim kurguya çalan özellikleri beni kendi dünyasına çekmeyi başardı. Neyse Lost ile ilgili izlenimlerimi daha sonra paylaşırım. Benim şu anda paylaşmak istediğim Prison Break dizisine dair izlenimlerim.
Prison Break, Heroes ve Lost‘a oranla daha gerçekçi olan bir dizi. Tek olağanüstülük filmin ana karakteri olan Scofield’in çok fazla zeki olması. Ve bir türlü psikolojik hasta olması. Onun dışında da ara ara takıldığınız noktalar olsa da yine de filmin güzelliğine pek gölge düşürmüyor.
Dizi iki ana karakter üzerinde dönüyor. Birisi Scofield, diğeri de Scofield’in ağabeyi Lincoln Burrows. Dizide Burrows bir iftiraya kurban gidiyor. Başkan yardımcısının kardeşinin öldürdüğünü iddia ediyorlar. Tabiî bu başkan yardımcısıın bir komplosu. Tüm delilleri ve tanıkları da ona göre ayarlıyorlar. Mahkemenin, sorgulamanın sonunda Lincoln’ü hapise yollarlar ve bir ay sonra idam edeceklerdir.
Ortada iki tane çözüm yolu vardır. Birisi dışarıdan delil toplamaya çalışmak ve Lincoln’ün suçsuz olduğunu kanıtlamak, diğeri ise onu hapishaneden kaçırmak.
İşte dizi genel olarak bu hapishaneden kaçırma kurgusu üzerine inşaa edilmiştir. Lincoln’ün kapatıldığı Fox River hapishanesinin plânını inşaat mühendisi olan kardeşi çizmiştir. Kardeşinin şimdi yapacağı tek şey bu plânı ezberlemek ve kardeşini hapishaneden kaçırmak. Ancak bu plânı ezberlemek düşündüğü gibi olmaz ve plânı vücuduna dövme olarak işletir. Tabiî desenli bir şekilde. 🙂 İşte ben ilk sezonu sonuna kadar büyük bir heyecanla izledim. Her bölümde kaçışa biraz daha yaklaşıyorlar. Sonuna kadar nefeslerinizi tutarak izleyebileceğiniz bir dizi diyelim.
Benim dizide gördüğüm en büyük kusur, olayların biraz ağır ilerlemesiydi. Yani belki ben sonucu bildiğimden olabilir, hadi ama yapın artık şunu gibi oturduğum yerden telkinlerde bulundum. O bakımdan biraz sıkıcıydı. Ancak Scofield’in mükemmel dikkati, olağanüstü plânları ve biraz da şansının yaver gitmesi, sizi oturduğunuz yerde durdurmuyor. Filmin heyecanına siz de kapılıp gidiyorsunuz doğrusu…
Bir dvd okuyucunuz varsa hemen Prison Break dizisinin dvdlerinden temin etmenizi dilerim… Zira eğer izlemediyseniz çok şey kaçırdınız demektir…
Merhaba, yazılarımı beğendiysen Instagram hesabımı takip ederek daha güncel paylaşımlarıma bakabilirsin. Kendinden bir şeyler bulacağına eminim.
5 Yorumlar
Al bende o kadar bende hiç sevmem alt yazılı filmleri DVD olcak tertemiz berrak görüntü olacak Lost’un TNT de oynayan Türkçe Dublajlarını arşivime ekliyorum bile her hafta.Benim Dizi izleme alışkanlığım TRT’de başlamıştı Hayat Ağacı İle ve sonra Sobibor’dan Kaçış hayatımda izlediğim en güzel diziydi.Bu arada dün gece bir film izledim Video CD’de Prison Unrated (Hapishane Günlüğü) hala gülmekten karnım ağrıyor 😆
Aksine bende dublajlı filmlere dayanamıyorum. Orjinal seslendirmenin yerini hiçbirşey tutamıyor…
Prison Break ile divxplanet sayesinde tanıştım. Scofield’in 😳 kıvrak zekasına bende hastayım. Yeni sezonunu iple çekiyorum.
[…] film izlemiyordum. İzlediğim tek şey Prison Break dizisiydi. Hani şu CNBC-E dizilerinden birisi. Hapishaneden kaçış. Güzel dizi hoş dizi , […]
Evet benimde bir çırpıda bitirdiğim nadir dizilerdendir Prison Break..
Şuan 4.sezon’da ve artık hergün Pazartesi günü gelsede izlesem diyorum. 🙂
Son bölümde araya Türkiye’de girince haber bültenlerine çıktı dizi artık seyirci sayısıda artmıştır.
favori Dizilerimden Birtanesi. Tüm sezonları Soluksuz Seyrediyorsun. Şimdiki Dizim SuperNatural 🙂